Fatih Terim NetflixNetflix/AA/GOAL

Netflix’in Terim belgeseli ve acı tatlı eksiklikleri

YORUM | Doğa Başak Öztürk @dogaslj

'Terim’ belgeselinin fragmanı Netflix Türkiye’nin resmi Twitter hesabından, ‘en az dört kuşaklık hatıralarıyla #TERİM’ şeklinde tanıtılmıştı. Evet, Fatih Terim belgeselde olmadığı için çok eleştirilen irili ufaklı başarısızlıkları, bazı insanlara kaba gelen davranışları ve hırçınlığıyla dört kuşaklık hatıralar ve ışıltılı bir geçmiş bıraktı. Evet Terim belgeseli bir The Last Dance değil; ancak bu geçmişin içinde belgeselde olmadığı için eleştirilmesi gereken başka noktalar da var.

Belgesel Fatih Terim’in futbolculuk kariyeri, Galatasaray ile kazandığı başarıları ve Euro 2008’de o dönem ekran başında o maçları izlemiş herkesi tarifi olmayan duygulara sürükleyen anılarıyla; insana duygusal ve başarılı bir Fatih Terim portresi sunuyor. Ancak kendisi hakkında zaten birazcık bilgi sahibi olan bir insan, belgeselden çok şaşıracağı bilgiler öğrenmeyecektir. Belgesel hakkındaki yapılmış en yerinde eleştiriler genellikle Türkiye’de arşiv kültürünün eksikliği üzerinden geldi.

Haberin devamı aşağıda

Belgeselde, Fatih Terim aidiyeti çok kuvvetli bir insan olduğundan bahsediyor. İtalya’ya ilk gittiğinde İtalyanca öğrenmek için gösterdiği çaba, Fiorentina taraftarının onu kabul etmesi, bugün bile iletişimde olduğu İtalyan oyuncuların olması başarılı bir şekilde yansıtılmış. Antonio Torrisi, sadakât duygusun baskınlığını Fatih Terim üzerinde hissetmiş. Haksız da sayılmaz.

GOAL Italya Editörü Antonio Torrisi, Terim belgeseli için ilk tepkisinin şu olduğunu söylüyor: “Özel bir kulüp, bir çeşit mistizm barındırıyor. Bana Türk halkı hakkında bir his verdi. Türklerin inanılmaz bir sadakât duygusu var değil mi?”

Fenerbahçe’den gelen teklife “Ben Galatasaraylıyım. Her taş yerinde ağırdır.” şeklinde bir yanıt vermesi ve Fenerbahçe gibi bir camiadan bu teklifin gelmesinin önemli olduğunu söylemesi, sadakatinin ve aidiyetinin karakterinde ne kadar baskın olduğunu gösteriyor. Fatih Terim dendiğinde bugün akıllara Galatasaray yerine başka bir kulüp geliyor olsaydı, eminim ki böyle bir karakter o kulüp için de ‘imparator’ sıfatını alabileceği kadar değerli olacaktı. Bugün Fatih Terim’in seviliyor olması ya da saygı duyulması onun sadece Galatasaray kimliğinden gelmiyor.

Milli takımın 1993 Akdeniz Olimpiyatları başarısı, 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası'na Türkiye’nin katılması ve bu zaman aralığında yaşananların belgeselde daha iyi anlatılmasını beklerdim. Türk Milli Takımı’nın dünya sahnesine çıkışının mimari kendisi, ancak belgeselde eksik ve iyi işlenmemiş. Türkiye’nin Fatih Terim serüveninden önceki dünya sahnesi deneyimi ise 1954, yani büyük bir boşluktan bahsediyoruz. 96 kadrosu oluşturulurken Fatih Terim’in bölge bölge gezip, alt liglerden yetenek bularak Türk futboluna kazandırması onun bu başarıya ne kadar emek verdiğini gösteriyor. Nedense belgeselde bunlara yeteri kadar değinilmemesi, Euro 2016 başarısızlığı kadar konuşulmadı. Kendisi, televizyonlar tarihi yeniden üretmeden çok daha önce de zaten tarihe işleyecek başarılara imza atmıştı.

Büyüklerimizin küçüklüğünde Türkiye’nin dünya futbolu sahnesine çıkması ve herhangi bir başarı alması ihtimali bile yokken, bizim küçüklüğümüzde bu ihtimal gerçekliğe kavuşmuştu. Böyle bir başarının mimarı olmak, bugün ismi anıldığında akıllara hangi camiayı getirirse getirsin, onu belgeseli çekilmeye değer bir insan haline getirir.

Altyapıya verdiği önem, genç yeteneklere verdiği değer ve hatta bazen altyapı oyuncularının o gün ne yediğine kadar ilgilenmesi belgeselde değinilen önemli ayrıntılar. Belgeselin çeviri ekibinde yer alan İrem Tüfekçi, dört kuşaklık hatıraların, son kuşağına denk gelmiş bir insan olarak, onun adına yapılan bir belgeselde yer almanın kendisi için ne kadar mutluluk verici olduğundan bahsediyor. İşte bu kuşaklar içerisinde Fatih Terim’in bizzat emeğinin geçtiği insanları belgeselde daha çok görmek isterdim. Altyapı hikâyesinin anlatıldığı bölümde sadece Ozan Kabak ve Arda Turan’ın değil, başka isimlerden başka hikâyeler de duyulmalıydı.

Başarılı belgesel yapımlarında, belgeseli çekilmeye değer görülen figürün her yönüyle ele alınması ve bunun bir propagandaya dönüşmemesi gerektiği herkesçe kabul gören bir gerçek. Ancak insanların unuttuğu bir şey var ki, Fatih Terim’i seven ya da bir şekilde saygı duyan her insan zaten bu çokça eleştirilen, ‘kaba’ bulunan özelliklerinin farkında.

Fatih Terim’i kafasında zorba, kaba kuvvete eğilimli bir insan olarak kodlamış kişiler, kendisine yöneltilen saygının ve sevginin sebebini anlamayabilir. Şu ana kadar Fatih Terim’in edindiği başarıların daha ince biri tarafından kazanılmış olması belki isteniyor ya da umut ediliyor olabilir. Ancak içinde yaşadığımız gerçeklikte belgeseli çekilen ve bu başarıları kazanan kişi Fatih Terim’den başkası değil.

Fatih Terim hakkında bilinen bazı gerçeklerin sadece küçük, çoğunluktan farklı ve değerli bir zümre tarafından görüldüğü fikri biraz naif. Futbolculuk ve teknik adamlık kariyerlerinde hakemlerle girdiği tartışmaların, öğrencileriyle arasında geçmiş bazı sert diyalogların gün yüzüne çıkartılmak istenmesi beyhude bir çaba. Saygı duyan kişi zaten bunları bilerek ona saygı duyuyor. Kendisini akıllara Fatih Terim denince gelen camiaya ait hissetmeyen ancak yine de Terim’e büyük saygı ve sevgi duyan insanlar tanıdığınıza eminim. İşte tam da bu yüzden belgeselde bu ayrıntıların da yer alması yapımı zenginleştirirdi.

Fatih Terim, seveninin de sevmeyenin de kabul edeceği şekliyle Türk Futbolunun son 40 senesine damgasını vurmuş; 8 Süper Lig, 3 Türkiye Kupası, 5 Türkiye Süper Kupası ve 1 UEFA Kupası kazanmış inatçı ve babacan bir figür. ‘Baba’ benzetmesinin Galatasaraylı taraftarlar arasında neden bu kadar çok yapıldığını ve neden kendisi için bu kadar güç atfeden bir kelime kullanıldığını anlamak için UEFA Kupası yarı final eşleşmesinde Leed United’lı iki taraftarın ölmesi üzerine, Fatih Terim’in deplasmandaki maç öncesi öğrencilerini cesaretlendirmek için 41 bin kişilik Elland Road’a girmesi güzel bir örnek.

Leeds United-GalatasarayGetty

Belgeselde Galatasaray’da Fatih Terim’in ortaya çıkarttığı karşı pres takımı ve taktiksel değişikliklerine değinilmiş. Galatasaray’ın Fenerbahçe yenilgisinden sonra yapılan değişiklik, Euro 2008’in işlendiği bölümde yapılan maçlar esnasında yapılan oyun değişiklikleri, Fatih Terim’in meşhur soyunma odası motivasyon konuşmaları belgeselde anlatılmış.

Fiorentina’nın 4-3 kaybettiği maçtan sonra Terim’in neden kaybedilmesine rağmen taraftarı tarafından alkışlandığı, oynattığı oyun sebebiyle neden Fiorentina taraftarından kısa bir serüvende bile bu kadar saygı ve sevgi gördüğü, neden İstanbul’a dönerken İtalyan taraftarlar tarafından bizzat uğurlandığı ise onu zaten bugün belgeseli çekilen kişi olmasının içindeki sebeplerden biri.

Isaac Delusion’nın Bittersweet Fruit parçası gibi; Fatih Terim hem acı hem tatlı bir karakter. Ona saygı duyan herkesin bu acılığın ve tatlılığın farkında olduğuna eminim. Netlix’in Terim belgeseli ise içinde yer almayı hak eden acı tatlı anekdotlarla eksik.

Tıpkı, Terim’in belgeselden sonra yaptığı paylaşımda aktardığı gibi: “4 değil 14 bölüm de yapılsa hep eksik kalacak. Hayat ve zaman eksiliyor, hatıralar ve canlar nasıl eksik kalmasın?”

Reklam